Dijital pazarlama ve optimizasyon sektörünün tanınan yüzü Data ve Growth Direktörü Mustafa Esad Tatlıpınar ile kariyer macerasını ve sektörde başarılı olmak için öğrencilerin neler yapması gerektiği hakkında bir röportaj yaptık.
1990 doğumlu Mustafa Esad Tatlıpınar, evli ve bir kız çocuğuna sahip. Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi, İngilizce İşletme bölümünde tamamlayan Tatlıpınar, sekiz yılı aşkın süredir dijital pazarlama sektöründe çalışmaktadır. Altı senedir çalıştığı ajansta veri ve data optimizasyonu direktörü olarak çalışan Tatlıpınar, ölçümleme ve dönüşüm optimizasyonu hizmetini kendi kurduğu şirkette yurt dışına danışmanlık veriyor.
Konuğumuz ile bugün dijital pazarlama ve Upwork serüveni hakkında konuşacağız.
Lisans eğitiminiz olan İşletme bölümü birçok mesleği barındıran kapsayıcı bir bölüm. 2013 yılında mezun olduğunuzu göz önünde bulundurursak, dijital pazarlama uzmanlığı bu dönemde olduğu kadar bilinir değildi. Eğitim sürecinde sizi pazarlama sektörüne yönlendiren unsur ne oldu?
İşletme dediğiniz gibi genel bir bölüm. Bizim fakültemizde dört ana alana ayrılıyordu: İşletme, muhasebe/finans, pazarlama ve yönetim. Pazarlama tarafı benim ilgimi çektiği için üçüncü sınıfta pazarlamayı seçtim. Mezun olurken aklımda daha çok e-ticaret, dış ticaret alanları vardı.
Lise arkadaşım ile beraber, üniversitenin en başından beri birçok kurumsal kuruma web sitesi tasarlayıp kodlamasını yapmamız, ardından kendi aile şirketimizde bir e-ticaret sitesi açmamızla pazarlamanın dijital tarafına kaymaya başlamış oldum.
Okulda pazarlamanın geleneksel tarafını öğrenirken bir yandan da internette e-ticaretle ve dijital pazarlama ile aslında kendimi birazcık da pazarlamanın dijital tarafını öğrenmeye çalışıyordum. Yani en baştan beri dijitale bir ağırlığım, ilgim alakam vardı. Bunu biraz pazarlamayla birleştirince ortaya dijital pazarlama çıktı.
Büyüme odaklı dijital pazarlama uzmanı olarak verdiğiniz hizmeti ve dijital pazarlama sektöründeki yerini kısaca anlatabilir misiniz?
İngilizcede growth diye bir kelime var, Türkçe’ye “büyüme odaklı” olarak çevirebiliriz. Türkiye’de, dijital pazarlamacıların arasında bile daha az bir kitle bu konuyla ilgileniyor.
Büyüme odaklı pazarlamacıların odağı, geleneksel ya da standart dijital pazarlamacılara göre daha farklı oluyor. Bu büyüme odaklı insanların bakış açısında sadece yeni kullanıcı elde etmek ya da sadece satış odaklı bir pazarlama süreci yok. Bu aradaki tüm adımları da kapsayan daha bütüncül bakış açısı var:
- Yeni kullanıcı getirmek (ve bunu mümkün olduğunca bir bütçe harcamadan sağlamak)
- Getirdiğiniz kullanıcıları aktifleştirmek,
- Üye yapmak,
- Sitenizde gezinmesini sağlamak,
- Üye olduktan sonra da düzenli olarak siteye gelmesini sağlamak ve
- En sonunda, size para kazandıracak bir aksiyonda bulunmasını sağlamak.
Yeterli mi? Değil. Kullanıcın, arkadaşını çağırması da büyüme odaklı dijital pazarlamacıların başka bir hedef oluyor.
Dijital pazarlama tarafında yaklaşık 2 sene ilerledikten sonra, büyüme odaklı yani growth marketing ve growth hacking bakış açılarını çok etkileyici ve uygun buldum.
İşin içinde sadece pazarlamanın değil aynı zamanda teknik bilginin, yazılımın, tasarımın ve ürün yönetimini olması; her disiplinden biraz daha bilen insanların bu konuya yöneliyor olması beni etkilemesinin nedenlerinden birkaçı.
O gün bugündür hem işin reklam tarafında hem organik trafik getirme tarafında hem aktivasyon tarafında hem analitiksel dönüşüm optimizasyonu tarafında bulabildiğim her fırsatı değerlendirip o konularda kendimi geliştirmeye çalıştım.
Öğrenciler için 4 basit öneri
Sizce dijital pazarlama sektöründe çalışmak için hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor? Bu sektörde çalışmak isteyen öğrenciler kendilerini nasıl hazırlayabilirler?
Dijital pazarlama sektöründe çok ciddi bir fırsat var. Hem benim çalıştığım ajansta hem de sektördeki diğer ajanslarda bu alanda insana çok ihtiyaç duyuluyor. Çok ciddi tecrübeleri olması da beklenmiyor.
Üniversitede işletme, endüstri mühendisliği, pazarlama hatta yazılım bölümlerinde okuyanların/mezun olanların dijital pazarlamaya giriş yapmaları onlar için oldukça faydalı olabilir.
1. Sunum yapabilme becerisi edinin
Üniversitenin bana en çok kattığı şeylerden biri de sunum yapabilme yeteneğidir. İletişim kurma, bir konuyu kendi kendine internet üzerinden araştırıp güzelce farklı kaynakları tarayıp onu güzelce özetleyebilmek. Bu konu okul zamanı çok önemli görünmese de ileride çok ciddi bir kabiliyet haline geleceği unutulmamalı.
2. İngilizce bilmeden olmaz
Çevremde gördüğüm en büyük eksiklerden biri ingilizce. İngilizce olmadan internetteki dökümanları okumak zorlaşıyor. Eskiye nazaran daha çok Türkçe içerik, eğitim var ancak yeni içerikler, yeni bilgiler İngilizce olarak üretiliyor. Onları kaçırmamak, gerektiğinde irtibat kurmak kurmak; hatta şu son dönemlerde yurtdışına hizmet verebilmek için İngilizce şart.
3. Giriş seviyesinde JavaScript öğrenin
İngilizcenin de yanında benim kariyerime çok büyük etkisini hissettiğim yazılım bilgisi var. Çoğu dijital pazarlama uzmanlarının teknik bilgisi genelde az oluyor; yüksek olanlar biraz daha SEO tarafına veya analytics tarafına yöneliyorlar. Ben reklam tarafı ile başlayıp sonra bu alanların sırasıyla geçmiş oldum.
Yazılım bilgisinde en çok JavaScript bilgisi işe yarıyor. Çünkü reklam tarafındaki birçok ölçümlerinin sallanması isteğinize çeşitli kodlar koymamız gerekiyor. Bunların doğru konulup konulmadığı hayati derecede önem taşıyor. Çünkü burada yapılan bir hata günlerce haftalarca hatta aylarca harcanan paranın boşa gitmesi ya da nereyi gittiğini görememeniz anlamına gelebiliyor. Buradaki ölçümleme tarafından teknik bilgiye sahip insan sayısı çok az. Giriş seviyesinde JavaScript bilmesi kesinlikle fark yaratacaktır.
Onun dışında temel pazarlama kurallarına; insan psikolojisi, sosyoloji gibi konulara meraklı insanların, çok daha hızlı ilerlediğini gördüm bu alanlarda.
4. Online sertifika programlarına katılın
Bu alanların hiçbiri ile alakanız yok ama bilgisayarla, internetle aranız çok iyi ise hiçbir işe başlamadan bile internetteki online eğitim sertifika programları ile kendilerini geliştirip belli bir aşamaya getirip ondan sonra müşteri tecrübesi elde etmek amacıyla bir ajansa girerek bu konuda tecrübe kazanabilirsiniz.
“Sektöre yeni adım atacak olan arkadaşlar ilk önce, bir start up’ta ya da ajansta kendilerini geliştirmeye başlamalılar.”
Geçmiş deneyimlerinizde hem ajans ortamında hem de kendi kurduğunuz işlerde çalışmışsınız. Hatta yakın zamanda kendi şirketinizi kurmuşsunuz. Bu deneyimlerin olumlu ve olumsuz yanlarını kıyaslayabilir misiniz?
Üniversite son sınıfta bir teknoloji girişiminde staja başladım. Mezun olduktan sonra da oradan devam ettim. Yani ajans ve kendi iş deneyimimden önce bir start up tecrübesi edinmiş oldum.
Start up gerçeken çok önemli bir konu. Bir yanda hedeflediğim pazarlama alanında kendimi geliştirirken bir yandan yazılımcı arkadaşlarla birlikte kendi yazılım bilgimi geliştirme imkanı buldum. Bir yandan ürün fotoğrafı çektim bir yandan kargo paketleri hazırlama konusunda yardım ettim. Start up’ta insan her konuyu aynı anda öğreniyor.
Sektöre yeni adım atacak olan arkadaşlar ilk önce, bir start up’ta ya da ajansta kendilerini geliştirmeye başlamalılar. Start up’taki gibi olmasada, ajansta da birçok markaya aynı anda bakmaya başladığınız için ve etrafınızdaki herkes tecrübe sahibi olduğu için faydalı olacaktır. Kurumsal bir yere girmeden önce bir ajansa ya da start up’a girilmesini tavsiye ederim. Kendi adıma konuşmam gerekirse, kariyerime iyi ki bu sıralama ile başlamışım diyorum.
Start up’tan sonra ajansa geçince benim için şöyle bir değişiklik oldu; Bir teknoloji girişimin başarılı olması çok kolay bir konu değil.O yüzden çok uzun yıllar aynı start up’ta kalmak insanı birazcık köreltebiliyor ya da başarıyı aç bir halde bırakabiliyor.
Oradan çıktıktan sonra öğrendiğimiz bilgilerin daha büyük markalar da daha da büyük faydalar elde edebileceğini görmüş oldum. Türkiye’deki birçok önemli kuruma Google Analytics ve dönüşüm optimizasyonu danışmanlığı vermeye başlayınca bunu çok iyi hissettim. Çünkü start up’ta daha küçük ölçekli şeyler yapmaya çalışırken çok büyük ölçekte en ufak birşey bile kıpırdatmayı başarırsak gerçekten büyük başarılara imza atmış oluyorsunuz. Birçok başarı hikayemizde böyle oluşmuş oldu.
Ajansta, öğrendiğimiz şeyleri daha büyük ölçeklerde kullanmayı öğrenmiş oldum. Teknik bilgim eskiye nazaran çok fazla değişti diyemem ancak öğrendiğim bilgileri büyük markalarda kurumlarda uygulayabilmek çok farklı bir his. O yüzden bu ajans tecrübesi kesinlikle bana, öğrendiğim dijital pazarlama bilgilerini uygulayabilme şansı verdi. Böylelikle daha büyük başarı hikayeleri elde etmiş olduk ekbimizle.
Bunun yanında bir ekip kurduk. Bir ekip olmak, bir konuya ekip olarak bakmayı öğrenmiş olduk. Yöneticilik deneyiminin yanında, düzenli olarak ekibi büyütmemiz gerektiği için bir de insan kaynakları tecrübesi elde ettim.
Bu senenin başında da kendi şirketimi kurdum. Burada odağımı daha çok yurt dışına çevirdim. Tabii yine dijital pazarlama alanında hizmet veriyorum. Kendi şirketimde olmanın da elbette kendine göre artıları ve eksileri var.
Eskisi gibi işte on beş kişilik ekiple çalışmıyorum. Onun yerine eşim ile birlikte çalışıyorum. O yüzden çok daha küçük bir birim oldum, öyle söyleyebilirim. Takım yönetmek, yönetici sorumluluklardan ziyade doğrudan yurt dışında farklı ne gibi hizmetler verebilirim, Türkiye’ye döviz nasıl kazandırabiliriz, ihracat nasıl yapabiliriz şeklinde kendimce önem verdiğim daha büyük konulara vakit ayırma imkanı bulmuş oldum.
Bu da beni sevindiriyor elbette. Öğrendiklerimi artık yurt dışında kullanıp yabancı kültürleri, ülkeleri görmek ve şu sıralar dövizin de yüksek olmasından dolayı aslında aynı çalışma süresi ile daha fazla gelir elde etmek gibi bazı avantajlar elde ettim. Bu durumdan memnunum, bir süre bu şekilde devam etmeyi planlıyorum.
İnsan kaynakları olarak da bir tecrübeniz olduğundan bahsetmiştiniz. Kendi şirketinizde ekibinizi büyütmek istediğinizde, başvuran adaylarda hangi nitelikleri ararsınız? Ajansa veya start up’a başvurmak isteyenler hangi noktalara dikkat etmeli?
Yıllardır dijital bir sektördeyim. Bu dijital sektöre girmek isteyen ancak henüz bir LinkedIn profili oluşturmamış veya özgeçmişine LinkedIn linkini eklemeden gönderen çok kişi var. Bu kişiler sürece bir adım geriden başlamış oluyor. Dediğim gibi, dijital bir iş yapıyoruz; aramıza katılacak kişilerin de en azından bir dijital hayatları hakkında bazı bilgileri bilmesini bekliyoruz.
Çok dolu bir tecrübesi olmasa dahi bir LinkedIn profili açıp orada düzenli olarak bazı içeriklerin üretilmesi, konu başlıkların, grupların takip edilmesi, kendi üniversitede ya da işte öğrenim hayatında yapmış olduğu projeler oraya güzelce detaylıca açıklayarak yazılması, bildiği dilleri ve teknik bilgileri oraya tek tek işaretlemesi yeterli.
Zaten CV’de yazan şeylerden bahsediyorum, bunun aynısının LinkedIn’de yer alması çok önemli. Hatta LinkedIn’de profil açılıp LinkedIn profilini CV şeklinde kaydederek paylaşanlar aslında iki işi aynı anda yapmış oluyorlar.
Ben açıkçası iş görüşmelerinde CV incelerken, tabii ki ilk başta mezun olduğu okula ve bölüme bakmakla beraber, bunun yanında bildiği dillere, kendini anlatış biçimine de bakıyorum. Çok alakasız çok uzak bir geçmişi yok ise , biz de özellikle yetiştirmek üzere alıyorsak neredeyse okuduğu bölüm bile çok etkili olmuyor. Çok uygun bir bölüm varsa artı bir puan almıyor değil.
Adayların hangi okuldan mezun olduğu ne kadar önemli? Sadece ilgili bölümlerden mi mezun olmak gerekir?
Okuduğu okul ya da bölümden çok elemiyorum ancak kendisini bu konuda nasıl yetiştirmiş ona bakıyorum. İnternetten -mesela Udemy’den- herhangi bir eğitim alabilmiş mi, herhangi bir dijital pazarlama kursuna katılabilmiş mi.. Ücretli ücretsiz, birçok eğitim mevcut. Ben de eğitim vermiştim; diğer hocaların da dersine katıldığımda gerçekten bu eğitimi veren kişilerin ciddi bir bilgi birikimi ile kaliteli eğitim verdiğine emin oldum.
Kendi sitesinde çok küçük bütçelerle denemeye çalışmış veya hiç para harcamadan kendi blog sitesinde birtakım entegrasyonları yapmış kişiler benim gözümde inanılmaz fark ettiriyor. Çünkü sadece teorik bilgi ile kalmamış bir de sınırlı imkanlarla bunu uygulamak için çabalamış.
Gözlemlediğim kadarıyla dört tip başvuran aday oluyor:
- Üniversitede hiçbir proje, aktivite yapmadan sadece mezun olup iş arayan adaylar. Bu kişilerin seçilme oranı diğerlerine kıyasla daha düşük oluyor.
- Okulda birkaç projede yer alıp mezun olan adaylar. Projeler bazen alakasız olsa da yine de bir tık daha önde oluyor bu kişiler.
- Üniversitede proje yapmış, mezun olmuş ve dijital pazarlamayla alakalı eğitim, sertifika almış alan adaylar. Bu kişiler benim gözümde bir puan daha alıyor.
- Bunun yanında öğrendiği teorik bilgiyi uygulamaya çalışmış çok ufak bütçeler ayırıp reklam vererek veya kendi sitesinde Google Tag, Google Analytics, Google Manager gibi birtakım entegrasyonlar yapmaya çalışmış kişiler tam puan alıyor benim gözümde. Özellikle yetiştirmek üzere aldığımız bir kişi ise, seve seve kendi bilgimizi aktarıyoruz bu arkadaşlara.
Söyleşimizin sonuna geldik. Bizimle, kıymetli bilgi birikiminizi aktardığınız için teşekkür ederiz.
Son yorumlar